Benim
hem anne hem baba tarafından çok kuzenim var ve çoğu kız. Hâl böyle olunca,
düğüne giden süreçte yaşanan gerginlikleri, heyecanları, kaprisleri ve diğer
çoğu duyguyu gördüm. Evlenmek üzere yola çıkan çiftin önündeki bu gergin hazırlık
yolculuğu -öncesi ve sonrası da dahil olmak üzere- bana göre olmazsa olmaz
-kimi zaman ilginç- birtakım ritüelleri içeriyor. Bunlara ritüel demek ne kadar
doğru olur bilemiyorum ancak düğün yolculuğunun olmazsa olmazları olduklarından
ve çok örneği bulunduğundan bu terim pek de yanlış sayılmaz diye düşünüyorum.
Bu
hafta sonu kuzenlerimden biri evleniyor. Ben de bu düğün aşamasına kadar gelen
süreçte onun yanında olduğum için her şeyi gözlemleme fırsatım oldu. Tabii,
düğünde sorulan o klasik sorunun cevabını vererek başlamak en iyisi olacak:
“Kız tarafı mısınız, erkek tarafı mı?” Neredeyse her düğünde bu soruyu soran
bir kişi olur. Bu soruya benim cevabımsa “kız tarafı”. Zaten akraba
düğünlerinin çoğunda yanıtım bu oluyor. Ama konumuz bu değil.
Son
haftalarda kuzenimin düğün koşuşturmacasını takip ediyordum. Bugün kitaplıktaki
iki kitabı görünce düğün telaşı denilen bu hengame hakkında bir yazı yazmalıyım
dedim. Peki beni yazı yazmaya iten bu iki kitap hangileri? Biri Şebnem
Burcuoğlu’nun yazmış olduğu “Kocan Kadar Konuş”, diğeri Rıfat Ilgaz’ın yazmış
olduğu “Şeker Kutusu”. Neden bu iki kitap gözüme takıldı bilmiyorum ancak iki
kitabın da ortak bir noktası var ki, evlilikle ilgili olmaları. Kocan Kadar
Konuş kitabını 2016 yılında, film uyarlamasını seyrettikten sonra okumuştum.
Kitap, evlilik çağına gelmiş kızımızın yıllardır görüşmediği lise aşkıyla karşılaşması
ve onunla evlenmesini isteyen ailesinin baskısıyla attığı adımların sonunda
komik durumlara düşmesini anlatıyor. Kitap; size çok şey katmayabilir ancak
eğlenceli, hoş vakit geçirebileceğiniz bir öyküyü anlatıyor. Benim kitapla
ilgili sevdiğim noktaysa bölüm başlarında yer alan Sabahattin Ali
alıntılarıydı. Şeker Kutusu kitabını ise lise döneminde okumuştum. O nedenle
kitap hakkında çok fazla bir şey hatırlamıyorum, tekrar okumam gerek sanırım.
Kitap, bir öykü kitabı. Sadece kitaba ismini veren “Şeker Kutusu” isimli öyküyü
hatırlıyorum. Bu öykü, benim düğün ritüeli dediğim bir durumu mizahi bir dille
ele alıyor. Kitabın sadece bu öyküsünü hatırladığım için; kitabı okumasanız
bile bu öyküyü okumanızı isterim.
Düğün
ritüeli dediğim birçok şey var aslında. Kız isteme sürecinden başlayarak düğün
sonrası yeni evli çiftin evini ziyarete kadar birçok ritüel var. Birçok ritüeli
genel olarak kız tarafının bakış açısıyla gözlemledim. Öyleyse fazla uzatmadan
konuya geçeyim. Her şey kız ve erkeğin birbirini görmesi ve hoşlanmasıyla
başlıyor. Belli bir vakitten sonra ailelerin de bu durumdan haberleri oluyor ve
kültürümüzde de oldukça önemli bir yeri olan kız isteme merasimi aşamasına
geliniyor. Buraya kadar her gününü sevgi böceği olarak geçiren çiftimiz, bu
aşamadan sonra stresli günlere adım atıyorlar. Elbette bu günlerin ne boyutta
stresli olacağı ailelerin tutumuna son derece bağlı. Çünkü ailelerin sözü, beklentisi
bu süreci yönlendiren en büyük etken. Ama o aşamaya geçmeden önce kız isteme
merasiminde yer alan birkaç ritüelden bahsedeyim.
Heyecanlı
bekleyişin ardından o büyük güne uzanan yolculuğun ilk adımı olan kız isteme
merasiminin olmazsa olmazları bulunuyor. Erkek tarafı çiçeğini, çikolatasını
almak zorundadır. Damat adayı, genelde takım elbise giyer, saç sakal bakımını
yapar ve temiz bir aile çocuğu olarak o akşamki görevine başlar. Gelin adayının
o akşamki en önemli görevi misafirlerine, müstakbel eşine, gelecekteki
kayınbabası ve kayınvalidesine güzel bir kahve hazırlayarak onlardan geçer notu
almak zorundadır. Malum, gelin – kaynana çatışması uzun yıllardır süregelen bir
durum. Baştan işi sağlama almak için kendini sevdirmek çok önemli. Ancak bu akşamın
ritüellerinden bir tanesi damat adayının geçmesi gereken küçük bir testtir.
Bunu herkes yapmıyor ancak ben çoğu kişi tarafından yapıldığını ve bu ufak
ritüelin devam ettiğini düşünüyorum. Bu ufak ritüelimiz, az önce de bahsettiğim
gibi damadın geçmesi gereken dayanıklılık testi. Bu test; kahvenin içine tuz,
baharat gibi ağız tadını bozacak ve kimi zaman istenmeyen sahnelere sebebiyet
verebilecek maddelerin katılmasını ve damat adayının bu kahveyi içmesini
içeriyor. Buradaki amaç; damat adayının gelin adayını gerçekten sevip
sevmediğini ölçmek. Eğer ses çıkarmadan kahveyi içerse iyiye işaret, ama
kahveyi içmez ya da kötü bir yorumda bulunursa ortam gerginleşebilir. Bunun
dışında, o akşamın en önemli ritüeli olan kız isteme “Allah’ın emri,
peygamberin kavli ile, kızınız …yı oğlumuz …ya istiyoruz” cümlesiyle
gerçekleştirilir. Bundan sonrası, kız tarafından gelecek cevabın bekleme süresi
nedeniyle oluşan gerginliği içerir.
Ancak genelde olumlu cevap alınır. Ardından kahveler içilirken kız tarafının
erkek tarafından istekleri başlar. Nişanla ve düğünle ilgili planlardan
bahsedilir.
Kız
isteme merasiminin ardından, düğüne uzanan o zorlu yolculuk başlar. Hem gelin
hem damat adayı için sancılı geçebilecek bir süreçtir bu. İki taraf da, kendi
isteklerinden çok ailelerinin yönlendirmesiyle bu sürecin altından kalkmaya
çalışırlar. Çünkü, deneyimsiz olan bu çift, bu süreç hakkında bilgisi olanların
yönlendirmesiyle daha kolay bir şekilde bu süreci atlatacaktır. Ancak çoğu
zaman daha fazla strese de sebep olabilir bu süreç. Çünkü çoğu çift, bu süreçte
kontrolü ailelere bırakmıştır. Her aile de çocuğu için en iyisini istediğinden
bitmek bilmeyen isteklerde bulunur. Bu da çoğu zaman tartışmalarla geçen gergin
akşamlara yol açabilir. Ancak tüm bunlar benim gözlemlediklerim. Bu süreci
tartışmasız, kolay bir şekilde atlatan çiftler elbette vardır ancak çoğunluk
için stresli geçtiği kanaatindeyim.
Düğün
hazırlığına başlanan bu süreçte, çift için ev tutulur, eşyalar alınır, gelinlik
ve damatlık hazırlanır. Eşyalar alınırken birçok mağazaya girip çıkılır ancak
içe sinen mobilyaların bulunması epey vakit alır. Hararetli tartışmaların da
yaşanabileceği bu satın alma sürecinin sonunda eşyalar eve yerleştirilir. Bu
sürecin en önemli sorunu ise gelinliktir. Her gelin adayı güzel ve eşsiz bir
gelinlik sahibi olmak istedikleri için farklı tasarımlarda birçok gelinlik
içinden kendine uygun olanını seçerler ve dikilmesi için uygun moda evleri ve
gelinlikçiler aranmaya başlar. Uygun olan yer bulunduktan sonra, istenen
modelde gelinliğin hazırlanması için yine gergin bir süreç başlar. Çünkü gelinlikteki
küçük detaylar asla bitmez, provalar için sürekli gelinliğin diktirildiği
dükkana gidip gelmek gerekir. Bu süreçte damat ne kadar yer alır, onu tam
olarak bilemiyorum çünkü bildiğiniz gibi bir düğün ritüeline göre damat adayının
düğünden önce gelin adayını gelinlik içinde görmesi uğursuzluk getirir. Damat
adayı için bu süreç -benim gözlemlerime göre- çok daha kolay geçer. Çünkü
yapılması gereken tek şey, uygun ölçülerde bir takımın bulunmasıdır. Sadece
damatlık olarak geçtiği için bu takıma uçuk fiyatlar ödenmek zorunda kalınabilir.
Bu arada düğün salonu tutmak, düğüne gelecek misafirleri seçmek, davetiyeleri
bastırıp dağıtmak, düğün akşamı verilecek yemeklerle uğraşmak da gerekmektedir.
Aynı zamanda düğün öncesi yapılan küçük bir ritüel de, hem erkek tarafı hem de
kız tarafının çeyizlerini evin belli bir bölümüne sermek ve gelecek misafirlerin
görmesi için sergilemektir. Bu, genel olarak-en azından günümüzde- iki tarafı
da çok ilgilendiren bir konu değildir. Bu durumu önemli hâle getiren damat ve
kız tarafının anneleridir. Kızı/oğlu için yaptıkları el işlerinin ve ufak
eşyaların misafirler tarafından görülmesi, beğenilmesi ve onlardan övgüyle
bahsedilmesi kendilerini iyi hissettirir. Bir kermes havasında geçen bu günün
sonunda küçük tartışmalar da yaşanabilir.
Tüm bu
süreç bitip düğün günü gelip çattığında gerginlik en üst seviyede olur. Çünkü
düğün gününde uğraşılması gereken birçok şey vardır. Gelin adayı ve damat adayını
2 – 3 yaş yaşlandıran bu süreç sonunda o imzaları atmak, ortak bir yaşama doğru
yürümeye başlamak günün en önemli olayıdır. Ancak o gün, sabahtan akşama kadar
hem gelen misafirlerle hem de düğünün gidişatı ile ilgilenmek gerekmektedir. Bu
günde ev dolup dolup taşar. Misafirler sürekli ziyarete gelir. Daha sonra,
belki de bir ritüel haline gelmiş olan kuaför faslı başlar. Gelen misafirler,
ücreti düğün sahipleri tarafından ödenen kuaför masraflarına katlanmayacakları
için saçlarını yaptırmak isterler. Bu nedenle, sanırım bu konuda alınması
gereken en önemli karar, kuaföre götürülecek kişi sayısını sınırlandırmak olacaktır
ki, o gün ödenecek tutarın cep yakması önlenebilsin. Çünkü düğün münasebeti
nedeniyle normalde ödenecek tutardan çok daha fazla bir tutar kuaförde
bırakılacaktır muhtemelen.
Bunun
ardından gelin evinden kız alma faslı başlar. Bu fasılda zararlı çıkacak olan erkek
tarafı olacaktır. Çünkü kız tarafının akrabaları ve arkadaşları ellerinden
geldiği kadarıyla o gün yapılacak tüm ritüelleri eksiksiz yerine getirmeye
çalışacaktır. Damat, gelini evden almak için geldiğinde, gelinin dışarıya çıkması
için kapı tutulması denen ritüelle damattan para istenecektir. Bu esnada, buna
benzer birçok ritüel de gerçekleştirilmektedir. Çeyiz sandığının üzerine
oturulup para istenmesi, hazırlanan çalı süpürgelerinden para istenmesi vs. Genelde
burada istenen paralar sembolik olsa da, büyük meblağlarda paraların verildiği
de olmaktadır. Maksat, adet yerini bulsun. Gelin çıktıktan sonra davullar, zurnalar
eşliğinde misafirler oynamaya başlarlar. Ardından belirlenen kişilerin evine
damat ve gelin ile birlikte ziyaretler yapılır. Bu ziyaretlerin vazgeçilmez
ritüeli ise ziyaret edilen evlerin sahibinin gelin ve damat için hazırlamış
olduğu tatlılar ve kuruyemişlerdir. Bunlar, tepsiler içinde, dışına jelatinler
sarılmış hâlde sunulurlar.
Akşam
olup düğün zamanı geldiğinde, herkes çoktan salonu doldurmuştur. Bu akşam nikâh
orada kıyılacaksa yapılan önemli ritüellerden biri, evde kimin sözünün
geçeceğini belirlemek için yapılan küçük bir oyundur. Damat ve gelinin imzaları
attıktan sonra, gelinin damadın ayağına basması beklenir ki, evde onun sözü
geçsin. Ancak hızlı davranıp gelinin ayağına basan damat pek görmedim. Gerçi, şu
ana kadar, bu ritüel gerçekleştirilse de, evde kararları iki taraf da veriyor. Nikâh
yapıldıktan sonra yavaş bir dansla düğünü başlatan yeni evli çift yavaş yavaş oyun
havalarının melodilerine kendilerini bırakmaya başlarlar. Düğün pastası gelene
kadar yapılan oyunun ardından, düğün gecesinin önemli bir diğer ritüeli gerçekleştirilir.
Bu ritüelde, gelin ve damat birlikte pastayı keserler ve birbirlerine pastadan
bir parça yedirirler. Ardından takı merasimi başlar. Düğünün bu kısmı, dedikoduların
da alevlenmeye başladığı kısım olabilir. Çünkü meraklı misafirler, kimin ne
taktığını hafızalarına kaydeder ve uygun bir zamanda bunu konuşmak için
saklarlar. Bu takı merasimi de, düğün gecesinin önemli bir diğer ritüelidir. Bu
aşamada, eğer düğüne gelen misafirlerden biriyseniz, uzun kuyrukta beklerken
sıkıntıdan patlayabilirsiniz. Elbette bu takı merasiminin ana amacı yeni
evlenen çifte düğüne gelerek verilen manevi desteğin yanında, maddi destekle de
yanlarında olduğunu göstermektir. Ancak, bunun bir başka sıkıntısı da vardır.
Çünkü düğündeki bu hediye takıların bir geri dönüşü olması gerekmektedir. Yani,
düğüne kim ne getirdiyse, onların düğünü olduğunda sizin de onlara bu takıların
değerinde bir şeyler götürmeniz beklenmektedir. Yoksa ileriki yıllarda başınız
ağrıyabilir. O kalabalıkta kimin ne taktığını nasıl hatırlayacağız demeyin.
Genelde bu iş için görevlendirilen biri olmaktadır. Bu kişi takı merasimi
boyunca yeni evli çiftin yakınında durur ve kimin ne taktığını not eder.
Böylece gözden kaçırma durumunun da nispeten önüne geçilmiş olunur. Takı
merasiminden sonra, oyunlara devam edilir ve gece bu şekilde sürer. Eğer kına
yakma o akşama kalmışsa, gelin, kına gecesi için olan elbisesini giyer. Bu
ritüel, genel olarak evde, gelinin birkaç arkadaşı ve akrabasıyla yapılır. Bu
ritüele erkekler katılmadığı için maalesef gözlemleme şansım olmadı. Sadece
anlatılanlardan, okuduğum kitaplardan ve seyrettiğim filmlerden bu ritüel ile
ilgili bir iki yorumda bulunabilirim. Bu ritüelde gelinin eline kına yakılırken,
akraba ve arkadaşları da çevresinde “Yüksek Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar”
türküsü eşliğinde dönerler. Buradaki amaç, gelinin ağlamasıdır.
Düğünün
sonunda, herkes yorgun ama mutlu bir şekilde düğünden ayrılır. Gelin ve damat
ise genelde ne olduğunu anlayamamış, şaşkın bir durumda giden misafirleri
uğurlarlar. Son dönemlerde yeni bir ritüel de başlamıştır. Bu ritüel, düğünden
sonra, gelin ve damadın yakın arkadaşlarının ve yaşları onlara yakın olan
akrabalarının düğün sonrası eğlenmek için bar, disko, kafe gibi bir mekana
giderek daha samimi bir ortamda bu olayı kutlamalarıdır. Ve bazen, önceden yapılmış
bir ritüelin sonuçlarına dayanamayıp orada bakılır. Bu ritüelde, evlenme
çağında olup henüz evlenmemiş olan kızlar, gelinin ayakkabısının altına
isimlerini yazarlar. Gelin düğün boyunca sürekli dans ettiğinden ayakkabının
altındaki bu yazılar silikleşir. Ayakkabının altından kimin ismi tamamen
silinmişse, bunun anlamı o kişinin kısa zamanda kısmetinin açılacak ya da evlenecek
olmasıdır. Buna benzer bir ritüel de nişan akşamı yapılır. Bu ritüelde de,
nişan yüzüklerini bağlayan kurdele kesildikten sonra, evlenme çağına gelmiş
ancak henüz evlenmemiş olan kızlar, bu kurdelenin bir kısmını yutarlar. Bunun sayesinde
kısa zamanda kısmetinin açılacağı düşünülür.
Tüm
her şey bitip de düğün süreci sona erdiğinde yeni evlenmiş çiftimiz yeni
yuvalarında yeni yaşamlarına başlarlar. Kalan son bir ritüel daha vardır. Bu
ritüel, yeni evli çifti yeni evlerinde ziyaret etmektir. Bu ziyaretlerin vazgeçilmezi
ise gelen misafirin getirdiği hediyelerdir. Bu hediyeler genelde eskiden onlara
düğün, mevlüt ve benzeri olaylarda hediye edilmiş ve hiç kullanılmamış küçük
mutfak eşyalarıdır (çay bardağı, cam servis tabağı, çerez tabağı, sürahi vb.).
Bu hediyeler genelde bir gazete kağıdına sarılmış olarak getirilir. Bu
hediyeler genelde mutfak dolaplarının üzerinde aylarca, belki de yıllarca
bekletilmiş tozlu hediyelerdir (Elbette hediye olarak götürülürken üzerindeki
tozlar temizlenir). Sanırım benim de yeni evlenen arkadaşlarıma bu şekilde
hediyeler götürme isteğinde olma sebebim bu ritüel. (Ve işte bu ritüel
sebebiyle “Şeker Kutusu” isimli öyküyü okumalısınız)
Gerçekten
de, sonu güzel bitecek bir olayın son derece sancılı bir süreci olduğunu
görebiliyorum. Ancak sanırım bundan sonrası çok daha önemli. Hayata birlikte
adım atmaya karar verdiğiniz o kişinin her daim arkanızda olduğunu bilmeniz ve her
koşulda sizin de onu desteklemeniz gerek. Zaten bunu başarabilirseniz, mutlu
olmanız biraz daha kolaylaşıyor. Çünkü hayatta en önemli şeylerden biri de,
size her koşulda destek olabilecek, sizi seven insanların yanınızda olması.
Çünkü doğru insanlarla geçen bir hayat, endişelerinizi en aza indirecektir.
***
Peki
sizin düğün sürecinde ve düğünlerde gördüğünüz ritüeller var mı? Varsa
yorumlarda belirtebilirsiniz.
güzel bir yazı
YanıtlaSilhttps://dugunfotograficektirmek.wordpress.com/
güzel bir blog
YanıtlaSil