Daha önce hakkında düşüncelerimi paylaşmış olduğum kitapların Podcast yayını videoları: Bir Gençlik Masalı, Fangirl, Lola ve Komşu Çocuk, Ölümsüz Ece, Matilda, Marslı, Dönüşüm...

8 Nisan 2018 Pazar

Düğün Ritüelleri

Benim hem anne hem baba tarafından çok kuzenim var ve çoğu kız. Hâl böyle olunca, düğüne giden süreçte yaşanan gerginlikleri, heyecanları, kaprisleri ve diğer çoğu duyguyu gördüm. Evlenmek üzere yola çıkan çiftin önündeki bu gergin hazırlık yolculuğu -öncesi ve sonrası da dahil olmak üzere- bana göre olmazsa olmaz -kimi zaman ilginç- birtakım ritüelleri içeriyor. Bunlara ritüel demek ne kadar doğru olur bilemiyorum ancak düğün yolculuğunun olmazsa olmazları olduklarından ve çok örneği bulunduğundan bu terim pek de yanlış sayılmaz diye düşünüyorum.

Bu hafta sonu kuzenlerimden biri evleniyor. Ben de bu düğün aşamasına kadar gelen süreçte onun yanında olduğum için her şeyi gözlemleme fırsatım oldu. Tabii, düğünde sorulan o klasik sorunun cevabını vererek başlamak en iyisi olacak: “Kız tarafı mısınız, erkek tarafı mı?” Neredeyse her düğünde bu soruyu soran bir kişi olur. Bu soruya benim cevabımsa “kız tarafı”. Zaten akraba düğünlerinin çoğunda yanıtım bu oluyor. Ama konumuz bu değil.
Son haftalarda kuzenimin düğün koşuşturmacasını takip ediyordum. Bugün kitaplıktaki iki kitabı görünce düğün telaşı denilen bu hengame hakkında bir yazı yazmalıyım dedim. Peki beni yazı yazmaya iten bu iki kitap hangileri? Biri Şebnem Burcuoğlu’nun yazmış olduğu “Kocan Kadar Konuş”, diğeri Rıfat Ilgaz’ın yazmış olduğu “Şeker Kutusu”. Neden bu iki kitap gözüme takıldı bilmiyorum ancak iki kitabın da ortak bir noktası var ki, evlilikle ilgili olmaları. Kocan Kadar Konuş kitabını 2016 yılında, film uyarlamasını seyrettikten sonra okumuştum. Kitap, evlilik çağına gelmiş kızımızın yıllardır görüşmediği lise aşkıyla karşılaşması ve onunla evlenmesini isteyen ailesinin baskısıyla attığı adımların sonunda komik durumlara düşmesini anlatıyor. Kitap; size çok şey katmayabilir ancak eğlenceli, hoş vakit geçirebileceğiniz bir öyküyü anlatıyor. Benim kitapla ilgili sevdiğim noktaysa bölüm başlarında yer alan Sabahattin Ali alıntılarıydı. Şeker Kutusu kitabını ise lise döneminde okumuştum. O nedenle kitap hakkında çok fazla bir şey hatırlamıyorum, tekrar okumam gerek sanırım. Kitap, bir öykü kitabı. Sadece kitaba ismini veren “Şeker Kutusu” isimli öyküyü hatırlıyorum. Bu öykü, benim düğün ritüeli dediğim bir durumu mizahi bir dille ele alıyor. Kitabın sadece bu öyküsünü hatırladığım için; kitabı okumasanız bile bu öyküyü okumanızı isterim.
Düğün ritüeli dediğim birçok şey var aslında. Kız isteme sürecinden başlayarak düğün sonrası yeni evli çiftin evini ziyarete kadar birçok ritüel var. Birçok ritüeli genel olarak kız tarafının bakış açısıyla gözlemledim. Öyleyse fazla uzatmadan konuya geçeyim. Her şey kız ve erkeğin birbirini görmesi ve hoşlanmasıyla başlıyor. Belli bir vakitten sonra ailelerin de bu durumdan haberleri oluyor ve kültürümüzde de oldukça önemli bir yeri olan kız isteme merasimi aşamasına geliniyor. Buraya kadar her gününü sevgi böceği olarak geçiren çiftimiz, bu aşamadan sonra stresli günlere adım atıyorlar. Elbette bu günlerin ne boyutta stresli olacağı ailelerin tutumuna son derece bağlı. Çünkü ailelerin sözü, beklentisi bu süreci yönlendiren en büyük etken. Ama o aşamaya geçmeden önce kız isteme merasiminde yer alan birkaç ritüelden bahsedeyim.
Heyecanlı bekleyişin ardından o büyük güne uzanan yolculuğun ilk adımı olan kız isteme merasiminin olmazsa olmazları bulunuyor. Erkek tarafı çiçeğini, çikolatasını almak zorundadır. Damat adayı, genelde takım elbise giyer, saç sakal bakımını yapar ve temiz bir aile çocuğu olarak o akşamki görevine başlar. Gelin adayının o akşamki en önemli görevi misafirlerine, müstakbel eşine, gelecekteki kayınbabası ve kayınvalidesine güzel bir kahve hazırlayarak onlardan geçer notu almak zorundadır. Malum, gelin – kaynana çatışması uzun yıllardır süregelen bir durum. Baştan işi sağlama almak için kendini sevdirmek çok önemli. Ancak bu akşamın ritüellerinden bir tanesi damat adayının geçmesi gereken küçük bir testtir. Bunu herkes yapmıyor ancak ben çoğu kişi tarafından yapıldığını ve bu ufak ritüelin devam ettiğini düşünüyorum. Bu ufak ritüelimiz, az önce de bahsettiğim gibi damadın geçmesi gereken dayanıklılık testi. Bu test; kahvenin içine tuz, baharat gibi ağız tadını bozacak ve kimi zaman istenmeyen sahnelere sebebiyet verebilecek maddelerin katılmasını ve damat adayının bu kahveyi içmesini içeriyor. Buradaki amaç; damat adayının gelin adayını gerçekten sevip sevmediğini ölçmek. Eğer ses çıkarmadan kahveyi içerse iyiye işaret, ama kahveyi içmez ya da kötü bir yorumda bulunursa ortam gerginleşebilir. Bunun dışında, o akşamın en önemli ritüeli olan kız isteme “Allah’ın emri, peygamberin kavli ile, kızınız …yı oğlumuz …ya istiyoruz” cümlesiyle gerçekleştirilir. Bundan sonrası, kız tarafından gelecek cevabın bekleme süresi nedeniyle oluşan  gerginliği içerir. Ancak genelde olumlu cevap alınır. Ardından kahveler içilirken kız tarafının erkek tarafından istekleri başlar. Nişanla ve düğünle ilgili planlardan bahsedilir.
Kız isteme merasiminin ardından, düğüne uzanan o zorlu yolculuk başlar. Hem gelin hem damat adayı için sancılı geçebilecek bir süreçtir bu. İki taraf da, kendi isteklerinden çok ailelerinin yönlendirmesiyle bu sürecin altından kalkmaya çalışırlar. Çünkü, deneyimsiz olan bu çift, bu süreç hakkında bilgisi olanların yönlendirmesiyle daha kolay bir şekilde bu süreci atlatacaktır. Ancak çoğu zaman daha fazla strese de sebep olabilir bu süreç. Çünkü çoğu çift, bu süreçte kontrolü ailelere bırakmıştır. Her aile de çocuğu için en iyisini istediğinden bitmek bilmeyen isteklerde bulunur. Bu da çoğu zaman tartışmalarla geçen gergin akşamlara yol açabilir. Ancak tüm bunlar benim gözlemlediklerim. Bu süreci tartışmasız, kolay bir şekilde atlatan çiftler elbette vardır ancak çoğunluk için stresli geçtiği kanaatindeyim.
Düğün hazırlığına başlanan bu süreçte, çift için ev tutulur, eşyalar alınır, gelinlik ve damatlık hazırlanır. Eşyalar alınırken birçok mağazaya girip çıkılır ancak içe sinen mobilyaların bulunması epey vakit alır. Hararetli tartışmaların da yaşanabileceği bu satın alma sürecinin sonunda eşyalar eve yerleştirilir. Bu sürecin en önemli sorunu ise gelinliktir. Her gelin adayı güzel ve eşsiz bir gelinlik sahibi olmak istedikleri için farklı tasarımlarda birçok gelinlik içinden kendine uygun olanını seçerler ve dikilmesi için uygun moda evleri ve gelinlikçiler aranmaya başlar. Uygun olan yer bulunduktan sonra, istenen modelde gelinliğin hazırlanması için yine gergin bir süreç başlar. Çünkü gelinlikteki küçük detaylar asla bitmez, provalar için sürekli gelinliğin diktirildiği dükkana gidip gelmek gerekir. Bu süreçte damat ne kadar yer alır, onu tam olarak bilemiyorum çünkü bildiğiniz gibi bir düğün ritüeline göre damat adayının düğünden önce gelin adayını gelinlik içinde görmesi uğursuzluk getirir. Damat adayı için bu süreç -benim gözlemlerime göre- çok daha kolay geçer. Çünkü yapılması gereken tek şey, uygun ölçülerde bir takımın bulunmasıdır. Sadece damatlık olarak geçtiği için bu takıma uçuk fiyatlar ödenmek zorunda kalınabilir. Bu arada düğün salonu tutmak, düğüne gelecek misafirleri seçmek, davetiyeleri bastırıp dağıtmak, düğün akşamı verilecek yemeklerle uğraşmak da gerekmektedir. Aynı zamanda düğün öncesi yapılan küçük bir ritüel de, hem erkek tarafı hem de kız tarafının çeyizlerini evin belli bir bölümüne sermek ve gelecek misafirlerin görmesi için sergilemektir. Bu, genel olarak-en azından günümüzde- iki tarafı da çok ilgilendiren bir konu değildir. Bu durumu önemli hâle getiren damat ve kız tarafının anneleridir. Kızı/oğlu için yaptıkları el işlerinin ve ufak eşyaların misafirler tarafından görülmesi, beğenilmesi ve onlardan övgüyle bahsedilmesi kendilerini iyi hissettirir. Bir kermes havasında geçen bu günün sonunda küçük tartışmalar da yaşanabilir.
Tüm bu süreç bitip düğün günü gelip çattığında gerginlik en üst seviyede olur. Çünkü düğün gününde uğraşılması gereken birçok şey vardır. Gelin adayı ve damat adayını 2 – 3 yaş yaşlandıran bu süreç sonunda o imzaları atmak, ortak bir yaşama doğru yürümeye başlamak günün en önemli olayıdır. Ancak o gün, sabahtan akşama kadar hem gelen misafirlerle hem de düğünün gidişatı ile ilgilenmek gerekmektedir. Bu günde ev dolup dolup taşar. Misafirler sürekli ziyarete gelir. Daha sonra, belki de bir ritüel haline gelmiş olan kuaför faslı başlar. Gelen misafirler, ücreti düğün sahipleri tarafından ödenen kuaför masraflarına katlanmayacakları için saçlarını yaptırmak isterler. Bu nedenle, sanırım bu konuda alınması gereken en önemli karar, kuaföre götürülecek kişi sayısını sınırlandırmak olacaktır ki, o gün ödenecek tutarın cep yakması önlenebilsin. Çünkü düğün münasebeti nedeniyle normalde ödenecek tutardan çok daha fazla bir tutar kuaförde bırakılacaktır muhtemelen.
Bunun ardından gelin evinden kız alma faslı başlar. Bu fasılda zararlı çıkacak olan erkek tarafı olacaktır. Çünkü kız tarafının akrabaları ve arkadaşları ellerinden geldiği kadarıyla o gün yapılacak tüm ritüelleri eksiksiz yerine getirmeye çalışacaktır. Damat, gelini evden almak için geldiğinde, gelinin dışarıya çıkması için kapı tutulması denen ritüelle damattan para istenecektir. Bu esnada, buna benzer birçok ritüel de gerçekleştirilmektedir. Çeyiz sandığının üzerine oturulup para istenmesi, hazırlanan çalı süpürgelerinden para istenmesi vs. Genelde burada istenen paralar sembolik olsa da, büyük meblağlarda paraların verildiği de olmaktadır. Maksat, adet yerini bulsun. Gelin çıktıktan sonra davullar, zurnalar eşliğinde misafirler oynamaya başlarlar. Ardından belirlenen kişilerin evine damat ve gelin ile birlikte ziyaretler yapılır. Bu ziyaretlerin vazgeçilmez ritüeli ise ziyaret edilen evlerin sahibinin gelin ve damat için hazırlamış olduğu tatlılar ve kuruyemişlerdir. Bunlar, tepsiler içinde, dışına jelatinler sarılmış hâlde sunulurlar.
Akşam olup düğün zamanı geldiğinde, herkes çoktan salonu doldurmuştur. Bu akşam nikâh orada kıyılacaksa yapılan önemli ritüellerden biri, evde kimin sözünün geçeceğini belirlemek için yapılan küçük bir oyundur. Damat ve gelinin imzaları attıktan sonra, gelinin damadın ayağına basması beklenir ki, evde onun sözü geçsin. Ancak hızlı davranıp gelinin ayağına basan damat pek görmedim. Gerçi, şu ana kadar, bu ritüel gerçekleştirilse de, evde kararları iki taraf da veriyor. Nikâh yapıldıktan sonra yavaş bir dansla düğünü başlatan yeni evli çift yavaş yavaş oyun havalarının melodilerine kendilerini bırakmaya başlarlar. Düğün pastası gelene kadar yapılan oyunun ardından, düğün gecesinin önemli bir diğer ritüeli gerçekleştirilir. Bu ritüelde, gelin ve damat birlikte pastayı keserler ve birbirlerine pastadan bir parça yedirirler. Ardından takı merasimi başlar. Düğünün bu kısmı, dedikoduların da alevlenmeye başladığı kısım olabilir. Çünkü meraklı misafirler, kimin ne taktığını hafızalarına kaydeder ve uygun bir zamanda bunu konuşmak için saklarlar. Bu takı merasimi de, düğün gecesinin önemli bir diğer ritüelidir. Bu aşamada, eğer düğüne gelen misafirlerden biriyseniz, uzun kuyrukta beklerken sıkıntıdan patlayabilirsiniz. Elbette bu takı merasiminin ana amacı yeni evlenen çifte düğüne gelerek verilen manevi desteğin yanında, maddi destekle de yanlarında olduğunu göstermektir. Ancak, bunun bir başka sıkıntısı da vardır. Çünkü düğündeki bu hediye takıların bir geri dönüşü olması gerekmektedir. Yani, düğüne kim ne getirdiyse, onların düğünü olduğunda sizin de onlara bu takıların değerinde bir şeyler götürmeniz beklenmektedir. Yoksa ileriki yıllarda başınız ağrıyabilir. O kalabalıkta kimin ne taktığını nasıl hatırlayacağız demeyin. Genelde bu iş için görevlendirilen biri olmaktadır. Bu kişi takı merasimi boyunca yeni evli çiftin yakınında durur ve kimin ne taktığını not eder. Böylece gözden kaçırma durumunun da nispeten önüne geçilmiş olunur. Takı merasiminden sonra, oyunlara devam edilir ve gece bu şekilde sürer. Eğer kına yakma o akşama kalmışsa, gelin, kına gecesi için olan elbisesini giyer. Bu ritüel, genel olarak evde, gelinin birkaç arkadaşı ve akrabasıyla yapılır. Bu ritüele erkekler katılmadığı için maalesef gözlemleme şansım olmadı. Sadece anlatılanlardan, okuduğum kitaplardan ve seyrettiğim filmlerden bu ritüel ile ilgili bir iki yorumda bulunabilirim. Bu ritüelde gelinin eline kına yakılırken, akraba ve arkadaşları da çevresinde “Yüksek Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar” türküsü eşliğinde dönerler. Buradaki amaç, gelinin ağlamasıdır.
Düğünün sonunda, herkes yorgun ama mutlu bir şekilde düğünden ayrılır. Gelin ve damat ise genelde ne olduğunu anlayamamış, şaşkın bir durumda giden misafirleri uğurlarlar. Son dönemlerde yeni bir ritüel de başlamıştır. Bu ritüel, düğünden sonra, gelin ve damadın yakın arkadaşlarının ve yaşları onlara yakın olan akrabalarının düğün sonrası eğlenmek için bar, disko, kafe gibi bir mekana giderek daha samimi bir ortamda bu olayı kutlamalarıdır. Ve bazen, önceden yapılmış bir ritüelin sonuçlarına dayanamayıp orada bakılır. Bu ritüelde, evlenme çağında olup henüz evlenmemiş olan kızlar, gelinin ayakkabısının altına isimlerini yazarlar. Gelin düğün boyunca sürekli dans ettiğinden ayakkabının altındaki bu yazılar silikleşir. Ayakkabının altından kimin ismi tamamen silinmişse, bunun anlamı o kişinin kısa zamanda kısmetinin açılacak ya da evlenecek olmasıdır. Buna benzer bir ritüel de nişan akşamı yapılır. Bu ritüelde de, nişan yüzüklerini bağlayan kurdele kesildikten sonra, evlenme çağına gelmiş ancak henüz evlenmemiş olan kızlar, bu kurdelenin bir kısmını yutarlar. Bunun sayesinde kısa zamanda kısmetinin açılacağı düşünülür.
Tüm her şey bitip de düğün süreci sona erdiğinde yeni evlenmiş çiftimiz yeni yuvalarında yeni yaşamlarına başlarlar. Kalan son bir ritüel daha vardır. Bu ritüel, yeni evli çifti yeni evlerinde ziyaret etmektir. Bu ziyaretlerin vazgeçilmezi ise gelen misafirin getirdiği hediyelerdir. Bu hediyeler genelde eskiden onlara düğün, mevlüt ve benzeri olaylarda hediye edilmiş ve hiç kullanılmamış küçük mutfak eşyalarıdır (çay bardağı, cam servis tabağı, çerez tabağı, sürahi vb.). Bu hediyeler genelde bir gazete kağıdına sarılmış olarak getirilir. Bu hediyeler genelde mutfak dolaplarının üzerinde aylarca, belki de yıllarca bekletilmiş tozlu hediyelerdir (Elbette hediye olarak götürülürken üzerindeki tozlar temizlenir). Sanırım benim de yeni evlenen arkadaşlarıma bu şekilde hediyeler götürme isteğinde olma sebebim bu ritüel. (Ve işte bu ritüel sebebiyle “Şeker Kutusu” isimli öyküyü okumalısınız)
Gerçekten de, sonu güzel bitecek bir olayın son derece sancılı bir süreci olduğunu görebiliyorum. Ancak sanırım bundan sonrası çok daha önemli. Hayata birlikte adım atmaya karar verdiğiniz o kişinin her daim arkanızda olduğunu bilmeniz ve her koşulda sizin de onu desteklemeniz gerek. Zaten bunu başarabilirseniz, mutlu olmanız biraz daha kolaylaşıyor. Çünkü hayatta en önemli şeylerden biri de, size her koşulda destek olabilecek, sizi seven insanların yanınızda olması. Çünkü doğru insanlarla geçen bir hayat, endişelerinizi en aza indirecektir.
***

Peki sizin düğün sürecinde ve düğünlerde gördüğünüz ritüeller var mı? Varsa yorumlarda belirtebilirsiniz. 

2 yorum: