Bugün 1 Nisan 2018. Çanakkale’de güneşli ve rüzgârlı bir gün. Bisikletime atlayıp kahvaltı için bir şeyler almaya gittiğimde Sarıçay’ın orada durdum. Güneş bulanık suyun üzerinde ışıldamaya çalışırken, denizle buluşan kısımdan hızla kıyıya yaklaşmakta olan küçük balıkçı teknesini fark ettim. Deniz, rüzgârın da etkisiyle dalgalarını sertçe kıyıya çarpıyordu. Ancak tüm bu sertlik güneşin ışıltılarıyla etkisini yitiriyordu.
Hani
bazı günler vardır, o günler farkında olmadan eski anıları canlandırır
gözünüzde. İşte benim için de böyle bir gün bugün. Rüzgârlı, güneşli ve ılık
bir hava bana nedense yaz mevsiminin son günlerinde deniz kıyısında kumlara
batıp çıkarak yürümeyi ve oralarda bulunan, etrafı sağdan soldan çıkan yabani
bitkilerle kaplanmış yıkık dökük tek katlı bir binanın etrafında dolaşmayı
hatırlatır. Elbette az sonra yanımda getirdiğim lezzetli yiyecekleri yiyecek
olmanın yüzümde oluşturduğu şapşal gülümsemeyi de unutmayalım.
Peki 1
Nisanlar neden güzeldir? Tıpkı böyle bir havanın bana yaz mevsiminin son
günlerini hatırlattığı gibi, insana çocukluğunu hatırlattığı için. O dönemde
yaptığımız muziplikleri hayatımızın diğer dönemlerinde o kadar rahat
yapamayacak olduğumuz için. Elbette genellememek gerek, çünkü biliyoruz ki
çocuk ruhunu kaybetmeyen yığınla insan var ancak bu gruba girenler ya diğerlerinden
daha az ya da bu durumu gizliyorlar. Yine de hepimizin içinde bu çocuk ruhu bir
köşede oturmuş, zamanının gelmesini ve ayağa kalkıp türlü yaramazlıklara
başlamayı bekliyor. 1 Nisan da buna bir vesile oluyor baktığımızda.
Peki
neden özel bir gün 1 Nisan benim için? Çünkü bana çocukken diğerlerine
yaptığımız masum şakaları hatırlattığı için. Elbette çocukluğun verdiği o acımasızlık
nedeniyle diğerlerini üzdüğümüz şakalar da yapardık ama benim hatırımda sadece bir
tanesi tüm parlaklığıyla duruyor hâlâ. “Ava giderken avlanmak” da
diyebileceğimiz bir durum yaşamıştık çünkü.
2004
yılında, 8. Sınıfın 2. Dönemindeydik. 1 Nisan günü gelmişti. Sınıfça öğretmenlere
bir şaka yapalım dedik. Belki de bir klasik olmuştur bu şaka, çoğumuz
yapmışızdır, yan sınıftaki öğrencilerle yer değiştirmeyi. Elbette fikir çok
eğlenceli göründüğünden ve öğretmenlerin tepkisini merak ettiğimizden ama en
çok da eğleneceğimizi umduğumuzdan hepimiz heyecanla diğer sınıfa gittik. İki
sınıf birleşerek hemen küçük bir plan yaptık ve sabah ilk derste sınıfların
yerini değiştirdik. Diğer sınıfın ilk dersi “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi”,
bizim dersimiz ise “Matematik”ti. Bizim ise ilk dersimiz “Matematik”, ikinci
dersimiz “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi”ydi. İki sınıfın da bu derslerine aynı
öğretmenler giriyordu.
Biz
heyecanlı bir şekilde kıkırdayarak yeni sınıfımızdaki sıralarımıza oturmuş,
sessiz olmaya çalışarak öğretmeni bekliyorduk. Ders
zili çaldı. Ardından öğretmenler zili çaldı ve öğretmen sınıfa girdi. İlk önce kıkırdamalarımıza
engel olmak için kendimizi çok zorladık. Ancak öğretmen sınıftaki öğrencilerin farklı
olduğunu fark etmedi ve ders anlatmaya başladı. Biz ise zor duruyorduk gülmemek
için. Aradan on beş dakika geçmişti ve öğretmen ders anlatmaya devam ediyordu.
Hepimiz öğretmenin sınıftakilerin farklı kişiler olduğunu fark etmemesi
sebebiyle sıkılmıştık. En sonunda dayanamadık ve itiraf ettik 1 Nisan şakası
olarak sınıfları değiştirdiğimizi. Öğretmen de “Öyleyse diğer sınıfa söyleyin,
sınıfa gelsinler, siz de kendi sınıfınıza gidin” diyerek bizi gönderdi.
Sınıfça
dışarıya çıktık ve kendi sınıfımızın önüne gelip kapıyı çaldık. Öğretmenin “Gelin”
diye seslendiğini duyunca kapıyı açıp sınıfa baktık. Öğretmen tahtada bir
şeyler anlatıyordu, sınıftaki öğrenciler sıkılmıştı, kurtarıcı olarak bizleri
gördüklerine sevinmişlerdi. “Öğretmenim, bugün 1 Nisan olduğu için şaka amaçlı
sınıfları değiştirmiştik. Sınıfımıza geri gelebilir miyiz?” diye sorduğumuzda
öğretmen yüz ifadesini değiştirmeden sert bir şekilde; “Hayır. Sınıfa geri
dönün.” cevabını vererek dersi anlatmaya geri döndü. Biz de ses çıkaramadan
başımızı öne eğdik ve diğer sınıfa gittik.
Öğretmen,
masanın başında bizi bekliyordu. “Öğretmenimiz bizi sınıfa almadı” diyerek
sınıfa girdik. Öğretmen, “Öyleyse yerlerinize oturun, dersimizi işlemeye devam
edelim” diyerek cevap verdi. Yerlerimize oturduk ve sıkılarak dersi dinlemeye
başladık. Teneffüste hemen sınıfları değiştirdik. Yaptığımız şakanın başarısız
olmasına üzülmüştük. Diğer dersimiz “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi”ydi ancak
sınıfları değiştirdiğimiz ve önceki derste “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersi
gördüğümüz için bu ders “Matematik” dersi olur diye umuyorduk. Ancak yine “Din
Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersi öğretmeni dersimize girdi ve yine aynı konuyu
işledik. Diğer sınıf da bir ders daha “Matematik” görmüş. Böylece şaka yapalım
derken başarısız olduk ve öğretmenler bize şaka yapmış oldu. Biraz tatsız bitmiş
olsa da hiçbir zaman unutmayacağım bir 1 Nisan günü yaşamıştım.
Peki
bu 1 Nisan günü nasıl ortaya çıkmış? Bir rivayete göre; Orta Çağ’da, birçok
Avrupa şehrinde yeni yıl 25 Mart’ta kutlanırmış. Fransa’nın bazı bölgelerinde ise
Yeni Yıl, 1 Nisan’a kadar süren bir haftalık bir tatille kutlanırmış. Daha
sonra, yılbaşı 1 Ocak’a çekildiğinde, bazı insanlar yeni yılı 1 Nisan’da
kutlamaya devam etmişler. Bunun üzerine yeni yılı 1 Ocak’ta kutlamaya başlayanlar,
yeni yılı 1 Nisan’da kutlayan insanlarla dalga geçmişler ve onlara şakalar
yapmışlar. İngilizce’de “April Fools’
Day” (Nisan Aptallarının Günü) olarak geçen 1 Nisan günü, o zamanlardan beri
insanların birbirine şakalar yaparak eğlendikleri bir gün olarak kalmış.
Gün
boyu türlü muzipliklerle birbirimize şakalar yapıp eğlendiğimiz, güldüğümüz bu
neşeli gün, içimizdeki çocuğu ortaya çıkarıp “1 Nisan!” diye bağırdığımız,
hayat stresine ara verip kendimizi rahatlattığımız küçük bir mola olmalı diye
düşünüyorum.
Öyleyse
gülümsemenin, kahkahanın yüzümüzden eksilmediği “1 Nisan Şaka Günü” kutlu
olsun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder