En Mavi Göz – Toni Morrison
Sel Yayıncılık, İstanbul, 2017
Çevirmen: Zeynep Baransel
Sayfa Sayısı: 224
Özgün Adı: The Bluest Eye
Toni Morrison'ın yazmış olduğu En Mavi Göz kitabı ile ilgili düşüncelerime Youtube üzerinden ulaşabilirsiniz. Videonun metnini aşağıdan okuyabilirsiniz...
İçimi burkan, okurken kimi
yerlerde beni gerçekten zorlayan bir kitap oldu “En Mavi Göz”.
Kitap, 11 yaşındaki Pecola
Breedlove’ın başından geçenleri anlatıyor. Pecola, siyahi ve oldukça çirkin bir
kız. Kitap, 1940lı yıllarda geçiyor. O dönemin bakış açısına göre güzellik
ölçütü olarak beyaz olmak belirlendiğinden, siyahi insanlara çirkin ve işe
yaramaz damgası vurulmuş durumda. Bu insanlar, gittikleri yerlerde, dahil
oldukları ortamlarda sürekli aşağılanıyorlar. Pecola da toplumun onun için
belirlediği güzellik anlayışı nedeniyle kendini bir türlü kabullenemiyor. Bu
nedenle, mavi gözleri olursa güzel birisi olacağını ve insanların ona iyi
davranacağını düşünüyor.
Kitap, Pecola’nın bu öyküsü
etrafında şekillense de gerçekten ağır sayılabilecek birçok konuyu ele alıyor.
Bu konular arasında; ırkçılık, çocuk istismarı, ensest ilişki gibi son derece
rahatsız edici konular bulunuyor. Zaten kitap, bu konular nedeniyle dönem dönem
yasaklanmış.
Kitabın başlangıcında Pecola’nın
öz babasının çocuğuna hamile kaldığını öğreniyoruz. Ardından olayın tamamı
Pecola ve etrafındakilerin hayatı ile birlikte okuyucuya sunuluyor. Kitaptaki
olayların anlatıldığı dönemde siyahi insanlara karşı Amerikan toplumunun bakış
açısının acımasız olduğunu görüyoruz. Siyahi insanlara karşı yapılan baskıları
okuyoruz.
Pecola’nın ne kadar da
talihsiz biri olduğunu düşündüm kitabı okurken. Onun başına gelenler anne ve
babasının ilgisizliği, toplumun ona bakışı gibi birçok nedene bağlanabilir.
Ancak kitapta Pecola’nın çevresindeki karakterlerin de yaşam öykülerini
okuyoruz ve neden Pecola’ya bu şekilde davrandıklarını az çok anlayabiliyoruz.
Kitaptaki karakterlerin büyük bir kısmı toplum tarafından kabul görememiş, aile
sevgisinden yoksun kalmış, bu baskılanma nedeniyle de başka başka uğraşlara
vermişler kendilerini. Örneğin; Pecola’nın annesi Pauline, yaşamının bir
döneminde sürekli sinemaya gitmiş, filmlerde rol alan oyunculara özenmiş,
onların kusursuzluğunu göre göre kendinde bir aşağılık kompleksi oluşturmuş.
Öyle ki, çocuklarını bile tam anlamıyla sevemez hale gelmiş. Aynı şekilde
Pecola’nın babası Cholly, henüz dört günlükken annesi tarafından çöpe bırakılmış
biri. Onu kurtaran büyük teyzesi Jimmy’nin yanında büyümüş. Yıllar sonra kayıp
babasını bulduğunda da işler istediği gibi gitmemiş. Bundan sonra hayatta tek
başına kaldığını anlayınca istediği şeyi yapmakta özgür olduğunun farkına
vararak canı ne isterse onu yapmış. Ve Pauline ile tanıştıktan sonra da
toplumun kabullenmediği bir çift olmuşlar. Elbette tüm bunlar Cholly’nin
Pecola’ya tecavüzünü hiçbir şekilde haklı çıkarmıyor. Ancak bu karakterler
gerçekten de sorunları olan kişiler ve sorunlarını atlatmak için kendilerince
buldukları çözümler de daha büyük sorunları doğuruyor aslında.
Pecola’nın annesi, Pecola’yı
sevmek yerine yanlarında çalıştığı ailenin çocuğunu sahipleniyor ve acılarını
dindiriyor. Babası ise her şeyden uzaklaşmak için içkiye sığınıyor. Aslında tüm
bunlara sebep olan sorunların temelinde toplumun baskısı yer alıyor. Toplum
tarafından kabul görememek ve aşağılanmak, tacize uğramak gibi durumlar toplumun
ikiyüzlülüğünü gösteriyor bize.
Yazar; kitabın bir bölümünde
şöyle bir şey yazmış: “Sevgi asla sevenden daha iyi değildir. Hainler haince
sever, aptallar aptalca sever, sert olanlar sertçe sever, zayıflar zayıfça
sever ama özgür bir adamın sevgisi hiçbir zaman güvenli değildir. Sevilenin
hiçbir kazancı yoktur. Yalnızca seven, sevgisinden bir kazanç elde eder.
Sevilen ise sevenin içe dönük düşmanca bakışları altında kırpılır, etkisiz hale
gelir, donar.” (syf. 214) Bence bu bölüm kitabın anlatmak istediğini en iyi
şekilde veren bölümdü.
Kitap 1970 yılında yayımlanmış. O dönemde de
oldukça ses getiren bir kitap olmuş. Günümüzde de ele aldığı konular ile
Amerikan edebiyatı için önemli bir eser olarak görülüyor. Ben bu kitapla lise
yıllarında tanıştım. İngilizce dersinde sınıf gruplara bölünmüştü, her grup
İngiliz ya da Amerikan edebiyatından bir kitabı detaylı olarak inceleyecekti.
Bir grup da bu kitabı inceleyecekti. Açıkçası derste bu kitap hakkındaki
bilgileri dinlediğimde kitabı mutlaka okumalıyım diye düşündüm. Ancak, bir
dönem kitabın baskısının bulunmaması, sahaflarda bulduğumda uçuk fiyatlar
istemeleri gibi nedenlerle okumak için beklemek zorunda kaldım. Ancak gerçekten
üzerinden uzun zaman geçtikten sonra kitabı okumam daha iyi oldu. Çünkü o
yaşlarda kitabı okusaydım muhtemelen hakkıyla okuyamayacak, bazı kısımları
yeterince anlayamayacaktım. Bazı kitaplar için belli bir birikim gerek denir
ya, bence “En Mavi Göz” kitabı da bunlara dahil edilebilir. Zaten öncelikle ele
aldığı konular sebebiyle erken yaşlarda okunmasının kitabın vermek istediği
etkiyi düşüreceğini düşünüyorum.
Lisede bu kitabın incelemesini dinlerken, kitabın
orijinalinde yazarın kitabın bazı kısımlarında hiçbir noktalama işareti kullanmadığını
ve tüm kelimeleri bitişik olarak yazıp okuru zorlamış olduğunu öğrenmiştim.
Bunun nedeni ise Pecola’nın çekmiş olduğu acıların az bir kısmını da olsa,
okuyucunun da hissetmesiymiş. Benim okuduğum baskıda kitapta noktalama
işaretlerinin bulunmadığı, kelimelerin bitişik yazıldığı kısımlar çok fazla
olmasa da vardı. Gerçekten de bazen bu kısımları okurken zorlandığımı itiraf
etmeliyim.
Kitabın yazarı Toni Morrison, hem Pulitzer hem de
Nobel ödüllü bir yazar. Yazdığı konularda genellikle siyahi insanların
sorunlarını dile getirmiş. Okurken içinizi burkacak birçok önemli konuya
değiniyor ve size birçok şeyi sorgulatıyor. Bu nedenle onun anlatmak
istediklerini anlamak, hazmetmek gerçekten bazen sizi zorlayabiliyor. Ancak kesinlikle
her okurun hayatının bir döneminde önemli eserler vermiş bu yazarın
kitaplarıyla tanışması gerektiğini düşünüyorum.
Cinsellik, ensest ilişki, ırkçılık gibi konuları
okumaktan çekinmezseniz ve 1940lı yıllarda siyahi insanların karşılaştığı zorluklar
hakkında bir şeyler okumak isterseniz kesinlikle önereceğim bir kitap.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder