Alemdağ’da
Var Bir Yılan – Sait Faik ABASIYANIK
Türkiye
İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2016
Sayfa
Sayısı: 125
Alemdağ’da
Var Bir Yılan, Sait Faik Abasıyanık’tan okuduğum üçüncü öykü kitabı. Kitapta
belli durumlar üzerinde duruluyor. Yazarın ağzından bu öykülerin
karakterleriyle muhabbet ediyoruz, düşüncelerini öğreniyoruz, hayat hakkında
dersler alıyoruz.
Kitapta
17 farklı kısa öykü yer alıyor. Öykülerin çoğunluğu yazarın diğer kitaplarındaki
gibi insanların iç dünyaları ve sıkıntılarını ele alıyor. Ancak bu kitaptaki
öykülerde daha çok anlık durumlar anlatılmış. Kitaptaki öykülerden yazarla
ilgili birçok bilgiyi de yakalayabiliyorsunuz.
Kitabın
ilk dört öyküsünde Panco karakteri ile ilgili çeşitli durumları okuyoruz. Kalan
öyküler ise birbirinden bağımsız verilmiş. Ancak her öyküde; insanlarla,
hayatla ilgili çeşitli düşünceler yakalamak olası. Benim en sevdiğim öyküler
ise; Melâhat Heykeli, Yani Usta, İki Kişiye Bir Hikâye, Rıza Milyon-er ve Yılan
Uykusu öyküleri oldu. Bu öykülerden Yılan Uykusu adeta bir masal gibiydi.
Anlamakta biraz da güçlük yaşadığımı söyleyebilirim. Ancak kesinlikle eğlenceli
bir öyküydü.
Kitabın
sonunda Fikret Ürgüp’ün Sait Faik Abasıyanık ile ilgili bir yazısına yer verilmiş.
Bu kısımda yazar ile ilgili bazı bilgiler bulunuyor. Kitaptaki öyküleri yazdığı
dönemde ne gibi düşünceleri olduğundan bahsediliyor. Sait Faik
Abasıyanık’ın tüm öykülerinin yaşanmış olaylardan yola çıkarak oluşturulduğu da
söylenmiş. Sanırım bu nedenle öyküleri okurken gerçekten de karakterlerin yanlarındaymış gibi
hissettim. Yazarın anlatım dilini de göz ardı etmemek gerek elbette.
***
Beklersem
gelmez ki… Beklemesem gelir mi? Umut vardır. Beklemediğim zaman umut vardır. (syf.
42)
Bugün,
dedi, kafan karadaki gibi işliyor, korku yok! Doğrusu da bu. Böyle olmalı.
Karadaki gibi işlemeli kafa denizde de. Hiçbir şeyin çaresi karada da yoktur.
Bize çare, elimizin altında gibi gelir. Yalan! Boş! Dünya çaresiz dünyadır. (syf.
53)
“Önce
kafasını gösterdi:
- Kafa
dediğin eskir, ihtiyarlar, ölür bile insan ölmeden, dedi.
Sonra
kalbini gösterdi:
-
Eskimeyen, eksilmeyen şey buradadır.” (syf. 53)
Yazarsam
gülünç mü olurum? Gülünç olmak da neymiş? İnsanoğlu gülünç olmak için
doğmamışsa gülünç etmek için doğmuştur. İkisi bir kapıya çıkar. İkisi bir
kapıya çıkmaz. Değiş tokuş edilecek şey bile değil. (syf. 96)
İşte
karşı karşıyasın. Haydi bakalım. Söyle söyleyeceğini. De diyeceğini. Dinler de.
Tatlı tatlı dinler de. Sevgiden söz aç. Ne çıkar; o seni anlarsa değil, sen onu
anlarsan bir şeyler olacak. (syf. 116)
“Kiminle
anlaştınız?” dedim. “Sizinle,” dedi. “Ne zaman?” dedim. Güldü. “Kuş bana anlattı,”
dedi. Ferahlayıverdim. Kuş anlattıysa herhalde iyi şeyler anlatmıştır. Kuşlar
kötü şey anlatır mı? (syf. 118)
***
Sait Faik Abasıyanık'ın Mahalle Kahvesi kitabı hakkındaki yazıya buradan ulaşabilirsiniz...
***
Sait Faik Abasıyanık'ın Mahalle Kahvesi kitabı hakkındaki yazıya buradan ulaşabilirsiniz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder