Gazi
ve Fikriye – Hıfzı Topuz
Remzi
Kitabevi, İstanbul, 2013
Sayfa
Sayısı: 288
Herkese merhaba! 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeniyle bu hafta Mustafa Kemal Atatürk hakkında okuduğum bir kitabı paylaşmak istedim. Kitap ile ilgili düşüncelerime aşağıdaki videodan ulaşabilirsiniz. Videodaki konuşmanın metnini videonun altında bulabilirsiniz.
Mustafa Kemal Atatürk ve Fikriye arasındaki aşkın
anlatıldığı bir kitap Gazi ve Fikriye. Fikriye'nin amcası Ragıp Bey ve Zübeyde
Hanım'ın evlenmesiyle birlikte Atatürk ve Fikriye daha sık görüşmeye başlamışlardır.
Bu süreçte Fikriye küçük bir kız çocuğudur ve Atatürk'e hayranlık duymaktadır.
Başlarda masum bir hoşlanma ile başlayan bu hisler zamanla
aşka dönüşür. Ve yıllar içinde bir saplantı haline gelir. Ancak Fikriye
hiçbir zaman Atatürk'ün yanından ayrılmaz ve ona destek olur.
Kitapta sadece Fikriye
ve Atatürk'ün aşkına değil, Millî Mücadele'ye ve Cumhuriyetin temellerinin
atılmasına da şahit oluyoruz. Bu süreçte yaşanan olaylar oldukça sade ve akıcı
bir biçimde okuyucuya aktarılıyor. Tarihi kurgu şeklinde yazılmış bir roman.
Benim gibi tarihten hoşlanmıyorsanız başlangıç için bu tarz tarihi kurgu
romanları tercih edebilirsiniz.
Gazi
ve Fikriye Hıfzı Topuz’dan okuduğum ilk kitap. Aslında bu kitabı iki kez
okudum. İlk kez lisedeyken okumuş ve beğenmiştim ancak ilerleyen yıllarda bir
kez daha okumayı istiyordum çünkü o dönemde kitabı tam olarak sindirdiğimi
söyleyemem. O dönemde kitabı okuduğumda Fikriye’ye yapılan haksızlık beni
üzmüştü.
Kitapta
Atatürk ve Fikriye arasındaki aşk ana temadan çok yan olay gibi hissettirdi
bana. Çünkü ikisinden çok Millî Mücadele dönemindeki olayları okuyoruz. Gerçi
bu da Atatürk hakkında daha önceden duymamış ve okumamış olduğum birkaç olayı
öğrenmemi sağladı, bunu inkâr edemem. Kitaptaki bir eksi yön de sanki yazar
Fikriye tarafını daha fazla tutmuş gibi geldi ancak kitap için araştırmasını
yaparken Fikriye’nin yakınlarından almış olduğu bilgileri kullandığı için bunu anlayabilir
ve bu durumu göz ardı edebiliriz.
Daha
önce de söylediğim gibi beni rahatsız eden durum, Atatürk’ün ona haksızlık
etmiş olmasıydı. Aynı zamanda Latife hanımın Fikriye’ye karşı tutumu da
rahatsız ediciydi. Ancak, zaten Atatürk de sonradan bu durumdan pişman olmuş.
Bunu kardeşi Makbule’ye söylediği şu sözlerden anlıyoruz: “Beni iki kadın çok
sevdi: Biri yalnız ben olduğum için, öteki mevkim için.” Fikriye, Atatürk’ü
Atatürk olduğu için sevmiş, öyle ki her zaman yanında olmaya çalışmış, her
zaman sözünü dinlemiş. Aynı zamanda kültürlü ve bilgili biriymiş. Ancak
Atatürk’ün Latife hanımla evlenmesinin sebeplerinden biri de o dönemde atacağı
adımlarda Latife hanımın Türk halkı için daha iyi bir örnek teşkil edecek olmasıydı.
Bu
konuda fazla söyleyecek bir şey yok aslında. Çünkü Fikriye ve Atatürk hakkında
yıllardır süregelen belirsizlikler var. Örneğin, kitapta da yer aldığı gibi
Fikriye’nin yakınları Fikriye ve Atatürk’ün nikah kıydıklarını söylerler ama
Atatürk’ün yakınları da bunu inkar eder. Bu nedenle tarihte aydınlatılamamış
bir olay olarak kalacak. Elbette Latife hanımın Atatürk ile ilgili hiçbir
şekilde açıklamadığı belgelerin olduğu biliniyor. Belki de bu belgelerde olayın
seyrini değiştirecek ipuçları olabilir. Elbette tüm bunlar hazin bir sonla
biten bu sevdanın öyküsünü değiştirmeyecek.
Aynı
zamanda 2010 yılında Zülfü Livaneli’nin senaryosunu yazdığı ve yönettiği Veda
filmi de Salih Bozok’un oğluna yazdığı mektup aracılığıyla Atatürk’ün hayatını
ele alıyor. Film; Atatürk, Fikriye ve Latife Hanım arasında geçenleri de ele
almış ve bunu iyi şekilde aktarabilmiş. Atatürk ile ilgili izlenebilecek
belgesel tadında güzel bir film olmuş.
Son
olarak, Atatürk’ün hayatıyla ilgili bazı konuları merak ediyorsanız ancak
tarihi fazla sevmiyorsanız, Gazi ve Fikriye önerebileceğim bir kitap.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder