Daha önce hakkında düşüncelerimi paylaşmış olduğum kitapların Podcast yayını videoları: Bir Gençlik Masalı, Fangirl, Lola ve Komşu Çocuk, Ölümsüz Ece, Matilda, Marslı, Dönüşüm...

11 Mart 2016 Cuma

Oda

Unutulup bir köşeye atılmak belki de başınıza gelebilecek en kötü şey. Ama ben; bu odada yaşanan her şeyi biliyorum. Mutlu ve mutsuz tüm anıları, hayal kırıklıklarını, umutları hatırlıyorum. Tüm duygularınızı sığdırmaya çalıştığınız bu küçük odada değişerek geçip giden duygu seline ortak oldum siz farkına varmadan. Yaşanan her şeyi kaydettim zihnime. Bu odadaki her eşyada sizin dokunuşlarınızı görüyorum. 

İşte bir köşede duran tekli beyaz koltuk. O koltuğun üzerinde kitap okurdunuz eskiden. Üzerindeki kumaş parçası o kadar yıprandı ki geçen zaman içinde; altındaki sünger bile dışarıya attı kendini, hem de koltukta otururken farkında olmadan onu parça parça koparmanıza ses bile etmedi. 
 
Koltuğun hemen yanında duran sehpanın da geçen zaman içinde boyası aşındı; altındaki tahta minik minik aralıklar açarak boyanın altındaki mahkûmluğundan kurtulmaya başladı.
Onun yanındaki çalışma masası artık üzerindeki baskıya dayanacak hâlde değildi; bacakları zor çekiyordu kaldırmak zorunda olduğu bu yükü, ama dayanıyordu yine de sakince, üzerine karalanan bir sürü resim ve yazıyla eski hâlini özlüyordu kuşkusuz; ama kimse temizlemeye çalışmamıştı ki onu, yeni bir kimliğe kavuşurken, eski benliğini kaybetmişti yavaş yavaş, ama kalbinde yaşatmaya çalışmıştı onu. Üzerinde ders çalıştığınız bu masa, zaman içinde, karamsar düşüncelerle doluyken üzerine karalamalar yaptığınız bir karatahtaya dönüştü.

Masanın üzerindeki kalemliğin içine kalem dışında birçok ıvır zıvır doldurulmuştu. Boş çiklet paketleri, kağıt mendil parçaları, top haline getirilmiş küçük kağıt parçaları, sağa sola yapışmış silgi kırıkları, ucu açılan kalemden arta kalan parçalar… Kalemlik, bir çöp kutusundan farksızdı. Geçen zaman içinde asıl görevinden uzaklaştırılmış, sevmediği bir işi yapmak zorunda bırakılmıştı. İçinde renk renk kalemlerin bulunduğu bu kalemlik, sonunda çöp kutusu olarak görevini sürdürmeye devam etti. Kalemliğin hemen yanındaki üst üste konulmuş kitapların da durumlarından hoşnut oldukları söylenemezdi. Sayfaları kırıştırılmış, daha sonra eski hallerine döndürülmek için uğraşıldıysalar da; kıvrılan kısımlarda kat izleri kalmıştı. Bazı sayfalar üzerine dökülen sudan dolayı kabarmışlar, eğri büğrü olmuşlardı. Kitapların ciltleri de benzer durumdaydı. Yıllar içinde yıpranmışlar, üzerlerindeki yazılar yavaş yavaş silinirken ayrılmamak için ses edememişlerdi. O güzel, ciltli kitaplar; önemsemediğiniz, sinir olunca sağa sola fırlattığınız stres topuna dönüştü.

Karşıdaki duvara dayanmış ahşap yatak da zaman geçtikçe ilk günlerdeki parıltısını yitirmiş, matlaşmaya başlamıştı. Üzerindeki kaplama yer yer soyulmuştu. Ayak kısmındaki bölüme renkli boyalarla birçok kez bir şeyler karalanmış, temizlenmeye çalışıldıkça daha da yayılmıştı. Tam temizlenemeyince de boya izini kapatmak için o bölgeye birçok çıkartma yapıştırılmıştı. Ancak zamanla onlar da beğenilmemiş, yapıştırıldıkları yerden çıkarılmak istenmişlerdi. Çıkartmalar tam olarak çıkmamış, gerideki bazı parçalar yapıştırıldıkları yerden ayrılmamışlardı. Kalan parçalar kazınarak çıkartılmaya çalışılmış, ahşapta birçok derin iz bırakılmıştı.

Yatağın yanındaki duvarda ise bant izleri vardı. Duvara yapıştırılan posterler, sık aralıklarla yerlerini başka posterlere bırakmıştı. Sürekli bantlarla tutturulup çıkarılan posterler, duvarın üzerindeki bant izlerinin sebebi olmuşlardı, kimi zaman da yırtılmalarına önem verilmeden hızla duvardan ayırılmışlar, bantın olduğu kısımlardaki boyanın çıkmasına neden olmuşlardı. Posterin asıldığı kısımlar ile duvarın diğer kısımları arasında renk farkları oluşmuştu. 
 
Yatağın baş kısmının arkasındaki duvarda kitaplık vardı. Odada yeni sayılabilecek tek eşya bu kitaplıktı belki de. Alındığı günden beri bir süs eşyasından farksız davranılmıştı çünkü ona. En üst rafında çok eskiden satın alınmış ve artık kapağı bile açılmayan ansiklopedi seti vardı. Bir alt rafta; birkaç sözlük ve birkaç eski ders kitabı bulunuyordu. Onun altındaki raf ise boş sayılırdı. Birkaç ince çocuk kitabı ve evin başka bir köşesinde yer bulunamamış gibi buraya dizilmiş eski biblolar vardı. Kitaplığın alt kısmı kapaklıydı, o bölümde pek bir şey yoktu, evde yer bulunamamış ıvır zıvırların atıldığı küçük bir depo haline gelmişti artık. Eski gazetelerden kullanılmış defterlere, atılmadan önce eski elbiselerden kesilip alınmış düğmelerin bulunduğu kutudan bilyelerle dolu bir kavanoza birçok eşyayla doluydu. Çok az kullanılan bir eşya olduğu için en yeni görünen, ama gereği gibi kullanılıp eskimeyi çoktan göze almış tek eşyaydı belki de bu kitaplık. Büyük bir bilgi kaynağını içinde barındırması için yapılmıştı ama amacının dışında kullanılarak yapması gereken görevi tam yapamamıştı. Eskiden yenidünyalara yelken açmak için önünde heyecanla beklediğiniz bu durak; evinizdeki ıvır zıvırlarınızı tıkabileceğiniz bir depo haline geldi.

Kitaplığın hemen yanındaki ahşap elbise dolabının da yıllar içinde kulpu kırılmıştı ancak tamir edilmemişti. Dolabın bir kapağı tam olarak kapanmıyordu, kapağın menteşesindeki vida yerinden çıkmıştı ancak kimse bu sorunu gidermek için bir adım atmıyordu, daha büyük sorunlarla uğraştıkları için sanırım. Dolabın kapağının iç kısmına yer yer rengi solmuş, kenarları kıvrılmış, bir derginin ortasından koparılmış bir poster yapıştırılmıştı. Senelerdir kopup düşecekmiş gibi dursa da, hâlâ sağlam bir şekilde tutunuyordu yapıştırıldığı yere. 
 
Dolabın yanında tahta bir iskemle vardı. O da diğer eşyalar gibi oldukça eskiydi. Boyası yıpranmıştı, üzerine oturulduğunda gıcırdıyordu. Üzerindeki boya birkaç kez aşınmış, her seferinde farklı renklere boyanmıştı. Ancak zamanla aşınan boyanın altından önceki boyaların renk cümbüşü ortaya çıkıyordu. 
 
İşte böyle eşyaların olduğu bu küçük odada yaşadıklarınızı biliyorum. Mutlu ve mutsuz tüm anılarınızı, hayal kırıklıklarınızı, umutlarınızı hatırlıyorum. Peki, ben kim miyim? O odadaki, çok uzun zaman önce satın alınmış olunan, boyası aşınmış, gıcırdayan ama atmaya kıyamadığınız tahta iskemle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder