Lola ve Komşu Çocuk – Stephanie Perkins
Çevirmen: Aslı Tümerkan
Yabancı Yayınları, İstanbul, 2015
Sayfa Sayısı:320
Sıradışı
bir kızın sıradan yaşamını anlatıyor Lola ve Komşu Çocuk. 17
yaşındaki Lola Nolan için yaşam son derece normal ilerlemektedir.
Bir erkek arkadaşı vardır, okulda yapılacak olan balo için
oldukça heyecanlıdır. Ancak Lola, kesinlikle sıradan bir genç
kız değil. Çünkü o, kendini giydiği kostümlerle
yansıtabilmekte. Bir gün ateş kılığında, bir gün simsiyah bir
karanlık, bir gün Marie Antoinette.
Lola’nın
yaşamı erkek arkadaşı Max, ailesi ve işyeri arasında
geçmektedir. Ancak o yaz, en son iki yıl önce görüşmüş
oldukları komşuları, eskiden oturdukları evlerine geri taşınınca
işler karışmaya başlar. Çünkü Lola’nın geçmişi o evde
yaşayan ikiz kardeşler Calliope ve Cricket Bell nedeniyle oldukça
zorlu geçmiştir. Zaman geçtikçe, Lola unuttuğunu düşündüğü
ilk aşkı Cricket’a karşı olan hislerinin henüz değişmediğini
farkeder.
Kitap;
gençliğe adım atmanın, farklı olmanın, ilk aşkın, aileyle
ilişkilerin, dostluğun önemini aktarıyor. Bu nedenle güzel bir
kitaptı diyebilirim. Ancak kitap, daha önce okumuş olduğum
Rainbow Rowell’ın Fangirl kitabına benziyordu. Orada da kendi
yarattığı dünyada mutlu olan bir genç kızın macerasına tanık
oluyorduk, burada da tanık oluyoruz. Gerçi bu kitap ilk baskısını
2011 yılında yapmış, Fangirl ise 2013’te. İlk bu kitabı
okusam sanırım Fangirl beklentimi karşılamayacaktı. Kitapla
ilgili sevdiğim bir nokta ise, Lola ve arkadaşı Lindsey’in
seyrettikleri dizilerden birisinin çok sevdiğim Pushing
Daisies olmasıydı. Hâlâ
seyretmediyseniz bu diziye bir şans verin. ;)
Daha
önceden yazmış olduğum bir yazıda, çocukluğumuzun arka
bahçesinde sakladığımız birçok şeyin bulunduğunu söylemiştim.
Lola ve Cath (Fangirl’den) çocukluklarında yaşadıkları şeyleri
günümüze taşımayı tercih ediyorlar. Son zamanlarda, farklı
olmak ile ilgili yazılan kitaplar artmaya başladı. Sanırım,
artık toplumun kabul gördüğünden çok daha farklı olmak,
hoşgörülü karşılanmaya başladı. Bu konuda kesin bir şey
söyleyemiyorum elbette.
Kitap;
Anna and the French Kiss adlı bir serinin ikinci kitabı. İlk
kitaptaki karakterler olan Anna ve Etienne bu kitapta da mevcut.
Ancak bu kitap Lola’nın anlatımıyla okuyucuya aktarıldığından
bu iki karakteri çok sık göremiyoruz. Yine de olaylar ilerledikçe
bu ikiliye rastlıyoruz. Ayrıca, kitap bir serinin ikinci kitabı
olmasına rağmen hiçbir kopukluk olmuyor. Çünkü tamamen başka
bir karakterin farklı bir öyküsünü okuyoruz.
Farklı
bir şeyler okumak, Lola’nın hayata karşı bakışını görmek,
Cricket’ın icatlarını öğrenmek istiyorsanız önerebileceğim
bir kitap.
***
Hayat
her gün aynı insan olmak için fazla kısa. (syf. 11)
Nefret
ettiğimiz şeylerden bahsetmek kolay ama bazen bir şeyi tam olarak
niye sevdiğimizi açıklamak zor oluyor. (syf. 55)
İnsanlar
demek istediklerini söylemeli, diğer insanların tahminler
yürütmesine sebep olmamalı. (syf. 211)
Hayat
ne elde ettiğin değil, elde ettiğinle ne YAPTIĞINDIR. (syf. 213)
Bir
şeyin pratik olmaması, yaratmaya değer olmadığı anlamına
gelmez. (syf. 214)
Bir
insanı başkası için mükemmel kılan o kişinin kusurlarıdır.
(syf. 308)
daka önce yazarın hiç bir kitabını okumamış biri olarak bu kitap bir başlangıç olabilir kanımca ....
YanıtlaSildaka tabii ki daha olacak, kusura bakmayın...
SilHiç önemli değil, yorumunuz için teşekkürler. Kitap güzeldi, alışılmışın dışında karakterleri barındırdığı için bir şans verilmesi gerektiğini düşünüyorum. ;)
Sil